This is the html version of the file https://www.gecekitapligi.com/Webkontrol/uploads/Fck/fen_bil_mat_turkce.pdf#page=121.
Google automatically generates html versions of documents as we crawl the web.
These search terms have been highlighted: update angiosperm phylogeny group classification orders families flowering plants apg iii 2009
Page 121
ANGIOSPERM PHYLOGENY GROUP
(APG) SİSTEMİ
H�seyin Aşkın AKPULAT1
1 H�seyin Aşkın AKPULAT, Prof. Dr., Sivas Cumhuriyet �niversitesi,
Fen Fak�ltesi, Biyoloji B�l�mü,
Orcid ID: https://orcid. org/0000-0001-8394-2746
Page 122
116. H�seyin Aşkın AKPULAT
Taksonomi, insanlığın dil becerisi kadar eskidir. Edinilen deneyimleri
ailenin ve kabilenin diğer �yelerine iletmek i�in yenilebilir ve zehirli bit-
kilerin isimlerini bilmek her zaman gerekli olmuştur. Ge�mişte kullanılan
sınıflandırma sistemleri az sayıda botanik�i tarafından oluşturulmuştur.
Botanikte bilimsel sınıflandırmanın temel ilkeleri ilk defa Linnaeus
tarafından 1737 yılında Genera Plantarum (Bitki Cinsleri) kitabında bitki-
leri �i�ek yapılarına g�re cins d�zeyinde sınıflandırmıştır. Sınıflandırmayı
Darvin �ncesi ve sonrası olarak iki d�neme ayırabiliriz.
A)-Darvin �ncesi sınıflandırma;
-Linnaean sistemleri (1735-1758) Genera Plantarum, 1737 (1. bas-
kı), 1753 (5. baskı).
-Adanson sistemi (1763) Familles naturelles des plantes, 1763.
-de Jussieu sistemi (1789) AL de Jussieu (1789).
-de Candolle sistemi (1819 ) AP de Candolle (1819). Th�orie �l�men-
taire de la botanique, ou exposition des principes de la sınıflandırma natu-
relle et de l’art de d�crire et d’etudier les v�g�taux (2. baskı).
-Dumortier sistemi (1820) Dumortier, Barth�lemy-Charles (1829).
Des familles des plantes avec l’indication des principaux genres quis’y
rattachent (Fransızca). Tournay: Casterman.
-Bentham & Hooker sistemi (1862-1883) G. Bentham ve JD Hooker
(1862-1883). Herbariis kewensibus servata definita’da cins plantarum rek-
lam exemplaria imprimis. 3 cilt.
- Baillon sistemi (1867–1894) H. Baillon (1867–1894). Histoire des
plantes. 13 cilt.
B)-Darvin sonrası sınıflandırma;
-Engler sistemi 1887–1915 A. Engler, K. Prantl (1887–1915; 2. bas-
kı, 1924–).
-Bessey sistemi 1907–1915 Charles E. Bessey (1907).“Bitki Filum-
larının �zeti “
-Hutchinson sistemi 1926–1934 J. Hutchinson;(iki cilt, 1926–1934;
2. baskı 1959; 3. baskı, 1973).
-Takhtajan sistemi 1966-1997 A. Takhtajan;(Rus�a, 1966). �i�ekli
bitkilerin sistemi ve soyoluşu.
-Cronquist sistemi 1968-1988 A. Cronquist;(1968; 2. baskı 1988)
(1988).
Page 123
. 117
Filolojide Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
- APG sistemi 1998–2016.
Sınıflandırmanın tarih�esi
Eski Yunanca αγγείον, ange�on (hazne, kap) ve σπέρμα,(tohum)
kelimelerinden oluşan botanik terimi �Angiosperm”, 1690 yılında Paul
Hermann tarafından bitkiler aleminin birincil b�l�mlerinden birinin adı
olarak Angiospermae şeklinde t�retilmiştir.
Bu, Gymnospermae’den farklı olarak kaps�ller i�ine alınmış tohum-
lara sahip �i�ekli bitkileri ya da akeniyal veya şizo-karpik meyvelere sahip
�i�ekli bitkileri i�eriyordu; meyvenin tamamı veya her bir par�ası burada
bir tohum ve �ıplak olarak kabul ediliyordu.
Angiosperm sınıflandırması
Ayrıntılı genetik kanıtlar elde edilene kadar, �i�ekli bitkilerin (Angi-
ospermler, Angiospermae, Anthophyta veya Magnoliophyta olarak da bili-
nir) sınıflandırılması morfolojilerine (�zellikle �i�eklerine) ve biyokimya-
larına (ne t�r kimyasal bileşikler i�erdikleri veya �rettikleri) dayanıyordu.
Sınıflandırma sistemleri tipik olarak bireysel bir botanik�i ya da k���k bir
grup tarafından �retilmiştir.
Sonu� olarak bu t�rden �ok sayıda sistem ortaya �ıkmıştır. Farklı
sistemler ve bunların g�ncellemeleri farklı �lkelerde tercih edilme eğili-
mindeydi; �rneğin, Kıta Avrupası; İngiltere’de Bentham & Hooker sistemi
(Kew tarafından kullanıldığı i�in �zellikle etkilidir); eski Sovyetler Birliği
ve etki alanındaki �lkelerde Takhtajan sistemi; ve Amerika Birleşik Dev-
letleri’nde Cronquist sistemi.
ANGIOSPERM PHYLOGENY GROUP (APG) SİSTEMİ
Angiosperm Phylogeny Group ya da APG, �i�ekli bitkilerin (Angios-
permler) filogenetik �alışmalara dayanan ilişkileri hakkında yeni bilgileri
yansıtacak bir taksonomi g�r�ş birliği oluşturmaya �alışmak i�in bir araya
gelen sistematik botanik�ilerden oluşan gayri resmi bir uluslararası grubu
ifade eder.
2023 yılı itibariyle, bu işbirliğinden bir sınıflandırma sisteminin d�rt
aşamalı versiyonu ortaya �ıkmıştır (1998, 2003, 2009 ve 2016 yıllarında
yayınlanmıştır).
Grup i�in �nemli bir motivasyon, monofiletik gruplara (yani ortak bir
atanın t�m torunlarından oluşan gruplar) dayanmayan �nceki angiosperm
sınıflandırmalarındaki eksiklikler olarak g�rd�kleri temel sorundu. APG
yayınlarının etkisi giderek artmakta, bug�n bazı b�y�k herbaryumlar ko-
Page 124
118. H�seyin Aşkın AKPULAT
leksiyonlarının d�zenini en son APG sistemine uyacak şekilde değiştir-
mektedir.
1998 yılında, �i�ekli bitkilerin takım ve familyalarının ilk Angiosperm
Phylogeny Group (APG) sınıflandırması (APG I olarak adlandıracağız;
APG, 1998) yayınlandı ve bu sınıflandırma bu uzun geleneğe yeni bir yak-
laşım başlattı. APG I, bir ya da iki yetkili kişi tarafından yazılmamıştır;
bunun yerine APG s�reci, bir�ok �i�ekli bitki grubundaki uzmanların so-
nu�larını ve g�r�şlerini yansıtan bir fikir birliği sınıflandırması �retme-
ye �alışmıştır. Başlangı�taki odak noktası, familyaların sınırlandırılması
konusuna �ok fazla vurgu yapmadan, familyaların takımlar halinde sınıf-
landırılmasını sağlamaktı; 1998’de �ok az sayıda familya uygun şekilde
incelenmişti ve bu nedenle APG I’de bu t�r konular sınırlı olarak ele alındı.
Saxifragacaeae (Morgan & Soltis, 1993), Geraniaceae (Price & Palmer,
1993), Liliaceae (Chase et al, 1995), Onagraceae (Conti, Fischbach & Sy-
tsma, 1993) ve Ericaceae (Judd & Kron, 1993; Kron & Chase, 1993) gibi
bazıları polifiletik olduklarından ş�phelenilen (�rneğin Saxifragaceae sen-
su Cronquist, 1981) erken molek�ler �alışmaların odak noktası olmuştur.
�ncelik kuralı takım d�zeyinde ge�erli olmadığından, APG I’deki en b�-
y�k sorun takımlara uygulanan isimlerin standartlaştırılmasıydı, b�ylece
benzer familya gruplarını inceleyen araştırmacılar (�oğu molek�ler teknik-
ler kullanan) farklı isimler kullanmıyordu. Ama� kaosun �nlenmesiydi ve
fikir birliğine nispeten daha kolay ulaşıldı.
APG I’de sunulan �zet fikir birliği ağacı b�y�k �l��de ��z�mlenme-
mişti; bu, o d�nemde �st d�zey (sıralar arası) ilişkiler hakkında bilinenlerin
ilk niteliğinin bir g�stergesiydi. Daha sonra ordoların olduk�a a�ık olduğu
kabul edildi.
Ana grupların d�zeninin genel şeması da a�ıktır: kapalı tohumluların
ana yayılmasna yol a�an izole edilmiş bir takson sınıfı (ANA sınıfı veya
o zamanlar adlandırıldığı gibi ANITA sınıfı), t�m monokotların bir sınıfı,
bir manolyum sınıfı familyalar ve birka� k���k daldan ve her biri iki ana
alt daldan oluşan iki ana gruptan (rosidler ve asteridler) oluşan b�y�k bir
eudicot (trikolpat) daldır (Şekil1).
Page 125
. 119
Filolojide Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
Şekil 1: APG sistemi
Angiosperm ilişkilerinin genel �er�evesi netleştik�e, odak noktası,
�oğu angiosperm taksonomistinin sorunlu olabileceğini hissettiği Diosco-
reaceae (Caddick et al, 2002), Flacourtiaceae (Chase et al., 2002), Lamia-
ceae/Verbenaceae (Wagstaff & Olmstead, 1997), Loganiaceae (Backlund,
Oxelman & Bremer, 2000), Malvaceae (Judd & Manchester, 1997; Bayer
et al., 1999), Rutaceae (Chase, Morton & Kallunki, 1999) ve diğerleri. So-
runlu olduğu varsayılan familyalar �zerine yapılan bu ilk �alışmalar, �zel-
likle Backlund & Bremer’in (1998) ilkeleri takip edildiğinde, �oğunlukla
net ��z�mlerle sonu�lanmıştır.
Yine, bir fikir birliği sağlamak nispeten kolaydı ve APG II (2003),
APG kullanıcılarına daha dar ve daha geniş (‘parantezli’bir sistem),
bunların herhangi bir perm�tasyonuna izin veren ve yine de yazarların
APG’yi takip ettiklerini” iddia etmelerine izin veren isteğe bağlı �evreler
sunarak bunu kolaylaştırmaya �alıştı. Familyaların sınırlandırılması a�ık�a
�nemli bir sorun haline geliyordu ve parantezli sistemin kullanımı, geniş
bir destek konsens�s�n� s�rd�rme �abasına ek olarak, daha �ok familya
sınırlandırmasına ve b�lmeye karşı birleştirme konusuna odaklandı.
Derleyiciler tarafından parantezli sistemin kullanımı konusunda alı-
nan olumsuz tepkiler �zerine APG III’te (2009) bu kullanımdan vazge�il-
miştir. Her durumda olmasa da �oğu durumda, parantezleme ile ima edilen
daha geniş sınırlar kabul edilmiştir. Wearn ve diğerleri (2013) ve Christen-
husz ve diğerleri (2015) tarafından g�zden ge�irildiği �zere, bu birleştirme
yaklaşımı, kullanıcıların sınıflandırmanın �zellikle, ordo ve familyalar gibi
vurguladıkları kısımlarını basitleştirmek amacıyla yapılmıştır ve genel ola-
rak destek g�ren bir yaklaşımdır. Hem taksonomistlerin hem de sınıflan-
dırma kullanıcılarının daha geniş kapsamlı ve daha dar kapsamlı sınıflan-
dırmalara verdiği desteği değerlendirmek i�in Ağustos 2014’te �evrimi�i
Page 126
120. H�seyin Aşkın AKPULAT
bir anket d�zenlenmiştir (Christenhusz ve ark., 2015), ancak her ankette
soruların ifade ediliş bi�iminden kaynaklanan �nyargılar olabileceği g�z
�n�nde bulundurulmuştur.
�i�ekli bitki �eşitliliği
�i�ekli bitki t�rlerinin d�nyada sayısının 250.000 ila 400.000 ara-
sında olduğu tahmin edilmektedir. �i�ekli bitkilerin �eşitliliği eşit olarak
dağılmamıştır. Neredeyse t�m t�rler eudicot (% 75), monocot (% 23) ve
magnoliid (% 2) kladlarına aittir. Kalan 5 klad toplamda 250’den biraz faz-
la t�r i�erir, yani �i�ekli bitki �eşitliliğinin% 0, 1’inden azı 9 familyaya
b�l�nm�şt�r.
APG �evrelerinde, t�r sayısı sırasına g�re, en �eşitli �i�ekli bitki fa-
milyaları şunlardır:
Asteraceae veya Compositae (papatya familyası): 23.600 t�r;
Orchidaceae (orkide familyası): 22.075 t�r;
Fabaceae veya Leguminosae (bezelyegiller): 19.400;
Rubiaceae (k�kboyasıgiller): 13.150;
Poaceae veya Gramineae (�im familyası): 10035;
Lamiaceae veya Labiatae (nane familyası): 7173;
Euphorbiaceae (s�tleğengiller): 5.735;
Melastomataceae (melastome familyası): 5005;
Myrtaceae (mersingiller): 4620;
Apocynaceae (zakkumgiller): 4555.
Yukarıdaki listede (sadece en b�y�k 10 familyayı g�steren) Orchida-
ceae ve Poaceae tek �enekli familyalardır; diğerleri ise �dikot familyalar-
dır.
Bir sınıflandırma, araştırmanın belirli bir durumuna dayalı olarak, za-
manın belirli bir noktasında bir g�r�ş sunar. APG �yeleri de dahil olmak
�zere bağımsız araştırmacılar, angiosperm taksonomisi alanlarında kendi
g�r�şlerini yayınlamaya devam etmektedir.
Kullanıcılar i�in ne kadar sakıncalı olsa da sınıflandırmalar değişmek-
tedir. Bununla birlikte, APG yayınları giderek daha fazla yetkili bir refe-
rans noktası olarak kabul edilmektedir.
Page 127
. 121
Filolojide Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
Bazı �rnekler:
• Kew de dahil olmak �zere �nemli sayıda b�y�k herbaryum, kolek-
siyonlarının sıralamasını APG’ye uygun olarak değiştirmektedir.
• Etkili World Checklist of Selected Plant Families (yine Kew’den)
APG sistemine g�re g�ncellenmektedir.
• ABD’de, ABD ve Kanada bitkilerinin yeni bir fotoğrafik araştır-
ması APG II sistemine g�re d�zenlenmiştir.
• Birleşik Krallık’ta, Britanya Adaları’nın standart florasının (Stace
tarafından) son baskısı APG III sistemine dayanmaktadır. �nceki
baskı Cronquist sistemine dayanıyordu.
Prensipler
APG’nin sınıflandırma yaklaşımının ilkeleri 1998 tarihli ilk makalede
ortaya konmuş ve sonraki revizyonlarda da değişmeden kalmıştır.
Kısaca, bunlar:
• Linne’nin familya ve ordo sistemi muhafaza edilmelidir.“Fa-
milya, �i�ekli bitki sistematiğinde merkezidir.” Familyaların
sıralı bir sınıflandırması,�geniş faydanın referans aracı� olarak
�nerilmektedir.
Ordolar �ğretimde ve familya ilişkilerini incelerken �zel bir de-
ğere sahip olarak kabul edilir.
• Gruplar monofiletik olmalıdır (yani ortak bir atadan gelen t�m to-
runlardan oluşmalıdır).
Mevcut sistemlerin reddedilmesinin temel nedeni bu �zelliğe sa-
hip olmaması, filogenetik olmamasıdır.
• Grupların sınırlarını tanımlamak i�in geniş bir yaklaşım benim-
senmiştir. Bu nedenle, sınırlı sayıda daha b�y�k ordolar daha fay-
dalı olacağı s�ylenir. Tek bir cins i�eren familyadan ve tek bir
familya i�eren d�zenlerden, bunun m�mk�n olduğu durumlarda,
monofiletik i�in �ncelikli gereklilik ihlal edilmeden bunun m�m-
k�n olduğu durumlarda ka�ınılır.
• Her ne kadar takımlar ve familyalar kullanılsa da, bu seviyenin
�zerinde, adlandırılmış kladlar da serbest�e kullanılmaktadır.
(Bazılarına daha sonra APG sisteminin 2009 revizyonuyla ilişkili
bir makalede resmi isimler verilmiştir). Yazarlar, bir filogenetik
ağa�taki t�m kladları isimlendirmenin “m�mk�n olmadığını ve
Page 128
122. H�seyin Aşkın AKPULAT
arzu edilmediğini” s�ylemektedir; ancak sistematik�ilerin, ileti-
şimi ve tartışmayı kolaylaştırmak i�in bazı kladlar, �zellikle de
takımlar ve familyalar i�in isimler �zerinde anlaşmaları gerek-
mektedir.
APG I sistemi;
APG’de takım en �st kategoridir.
• �st gruplar �Klad� olarak ifade edilir.
• İsimlendirme kuralları monocots, eudicots, rosids, asterids gibi
farklılılar g�sterir.
• Sadece takım ve familya isimleri nomenklat�r kurala g�re yapılır.
• 40 takım ve 462 familya APG sisteminde tanımlanmıştır.
APG II sistemi;
APG I sisteminden farklı olarak 45 Takım ile sınıflandırma yapıl-
mıştır.
Yeni takımlar;
Austrobaileyales, Canellales, Gunnerales, Celastrales, Crossosomata-
les.
APG II 457 familya olarak gruplandırma yapmıştır.(APG I’den 5 fa-
milya eksik )
APG III sistemi;
APG’nin ���nc� makalesi, 2003 tarihli makalede a�ıklanan sistemi
g�ncellemektedir. Sistemin ana hatları değişmeden kalmıştır, ancak daha
�nce yer almayan familya ve cinslerin sayısı �nemli �l��de azaltılmıştır.
Bu, �nceki sınıflandırmaya kıyasla hem yeni takımların hem de yeni
familyaların tanınmasını gerektirmektedir. Takım sayısı 45› ten 59› a
�ıkmıştır; sadece 10 familya bir takıma yerleştirilmemiştir ve bunlardan
sadece ikisi (Apodanthaceae ve Cynomoriaceae) tamamen sınıflandırma
dışında bırakılmıştır. Yazarlar, uzun s�redir tanınan familyaları değiştir-
meden bırakmaya �alıştıklarını, az sayıda cinsi olan familyaları ise bir-
leştirdiklerini s�yl�yorlar.“Sınıflandırmanın daha fazla değişikliğe ihtiya�
duymayacağını umuyorlar.”
Makalenin en �nemli değişikliklerinden biri, daha b�y�k ve daha kap-
sayıcı familyalar lehine ‘parantezli’familyalarin kullanımına son vermesi-
dir. Sonu� olarak, APG III sistemi APG II’deki 457 familya yerine sadece
415 familya i�ermektedir. �rneğin, Agave familyası (Agavaceae) ve s�m-
b�l familyası (Hyacinthaceae) artık daha geniş kuşkonmaz familyasından
Page 129
. 123
Filolojide Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
(Asparagaceae) ayrı olarak kabul edilmemektedir. Yazarlar, APG I ve II’de
olduğu gibi alternatif sınırlandırmaların karışıklığa neden olabileceğini ve
koleksiyonlarını APG yaklaşımına g�re yeniden d�zenleyen b�y�k her-
baryumların hepsinde daha kapsayıcı familyalari kullanmayı kabul ettiğini
s�yl�yor. Derginin aynı sayısında birbiriyle ilişkili iki makale yayımlan-
mıştır.
Bunlardan biri APG III’teki familyaların doğrusal bir sıralamasını
vermektedir; APG II i�in yayınlanan doğrusal sıralamada olduğu gibi,
bu da �rneğin herbaryum �rneklerinin sıralanması i�in tasarlanmıştır.
Diğer makale ise APG III’teki familyaların ilk kez resmi taksonomik
sıralamaları kullanan bir sınıflandırmasını vermektedir; daha �nce sadece
sıra seviyesinin �zerinde gayri resmi klad isimleri kullanılmaktaydı.
APG III (2009) bitki sınıflandırma sistemi, Angiosperm Phylogeny
Group tarafından 2009 yılında, selefi APG II sisteminin yayınlanmasından
altı yıl sonra yayınlanan modern, �oğunlukla molek�ler temelli bir bitki
taksonomisi sisteminin ���nc� versiyonudur. Ekim 2009› da Linne Top-
luluğu �yeleri, t�m kara bitkileri i�in APG III sınıflandırmasıyla uyum-
lu resmi bir filogenetik sınıflandırma �nermiştir. Bu gerekliydi ��nk�
botanik�iler ve bitki bilimciler grupların hangi taksonomik dereceye atan-
dığı konusunda sıklıkla anlaşmazlığa d�şmektedir. APG III sistemi, �nceki
sistemin 45 takımının tamamını ve 14 yeni takımı tanımıştır.
Ceratophyllales yanlışlıkla yeni bir takım olarak işaretlenmiştir, ancak
�nceki APG sistemlerinin her ikisinde de tanınmıştır.
Yeni tanınan takımlar şunlardı:
Amborellales, Nymphaeales, Chloranthales, Petrosaviales, Trocho-
dendrales, Buxales, Vitales, Zygophyllales, Picramniales, Huerteales, Ber-
beridopsidales, Escalloniales, Bruniales ve Paracryphiales.
Alternatif “parantezli familyalar” tanımlaması APG III’te terk edil-
miştir, ��nk� �nceki sistemde yer alması pop�ler olmamıştır. APG III, �n-
ceki sisteme g�re 42 daha az olmak �zere 415 familyayı tanımıştır.“Paran-
teze alınmış 55 familyadan” 44’�n�n tanınmasına son verilmiş ve diğer 18
familyanın tanınmasına da son verilmiştir.
Sonlandırılan parantezli familyalar şunlardı:
Illiciaceae, Alliaceae, Agapanthaceae, Agavaceae, Aphyllanthaceae,
Hesperocallidaceae, Hyacinthaceae, Laxmanniaceae, Ruscaceae, Themi-
daceae, Asphodelaceae, Hemerocallidaceae, Kingdoniaceae, Fumariace-
ae, Pteridophyllaceae, Didymelaceae, Tetracentraceae, Pterostemonaceae,
Hypseocharitaceae, Francoaceae, Memecylaceae, Lepuropetalaceae, Rho-
ipteleaceae, Medusagynaceae, Quiinaceae, Malesherbiaceae, Turneraceae,
Page 130
124. H�seyin Aşkın AKPULAT
Bretschneideraceae, Diegodendraceae, Cochlospermaceae, Peganace-
ae, Tetradiclidaceae, Nyssaceae, Ternstroemiaceae, Pellicieraceae, Aucu-
baceae, Donatiaceae, Lobeliaceae, Desfontainiaceae, Diervillaceae, Dip-
sacaceae, Linnaeaceae, Morinaceae ve Valerianaceae.
Diğer Kullanımı durdurulan familyalar ise şunlardı:
Limnocharitaceae, Luzuriagaceae, Sparganiaceae, Ledocarpaceae,
Heteropyxidaceae, Psiloxylaceae, Oliniaceae, Rhynchocalycaceae, Par-
nassiaceae, Maesaceae, Myrsinaceae, Theophrastaceae, Eremosynaceae,
Polyosmaceae, Tribelaceae, Aralidiaceae, Mackinlayaceae ve Melanophy-
llaceae.
�nceki sistemde yer almayan 20 familya APG III sistemine kabul
edilmiş ve birka� familya da farklı bir konuma taşınmıştır.
Yeni tanınan familyalar şunlardır:
Petermanniaceae, Schoepfiaceae, Limeaceae, Lophiocarpaceae, Mon-
tiaceae, Talinaceae, Anacampserotaceae, Centroplacaceae, Calophyllace-
ae, Guamatelaceae, Gerrardinaceae, Dipentodontaceae, Capparidaceae,
Cleomaceae, Cytinaceae, Mitrastemonaceae, Metteniusaceae, Lindernia-
ceae, Thomandersiaceae ve Quintiniaceae.
Herhangi bir sıraya konulmayan familyaların sayısı 39’dan 10’a
d�ş�r�lm�şt�r. Apodanthaceae ve Cynomoriaceae Angiospermler ara-
sında, incertae sedis , yani angiospermler i�inde herhangi bir gruba
yerleştirilmemiştir. Diğer sekiz familya ise angiospermler i�inde �eşitli
supra-ordinal gruplara incertae sedis olarak yerleştirilmiştir.
Yerleştirilmeyen familyalar şunlardı:
Apodanthaceae, Cynomoriaceae, Dasypogonaceae, Sabiaceae, Dille-
niaceae, Icacinaceae, Metteniusaceae, Oncothecaceae, Vahliaceae ve Bo-
raginaceae.
Icacinaceae familyasının sınırlandırılması �zellikle ş�phelidir.
Apodytes, Emmotum, Cassinopsis ve diğer birka� cins, daha ileri �a-
lışmalarla bu familyaya ait olup olmadıkları belirlenene kadar ge�ici ola-
rak bu familya i�inde tutulmuştur.
�� cins (Gumillea, Nicobariodendron ve Petenaea) angiospermler
incertae sedis i�ine yerleştirilmiştir. Gumillea APG II’de yer almamıştı.
Nicobariodendron ve Petenaea listeye yeni eklenmiştir.
Belirsiz pozisyon taksonları
• Apodanthaceae Takht.(�� cins)
• Cynomoriaceae Endl. ex Lindl.
Page 131
. 125
Filolojide Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
• Aguilera Ruiz & Pav.
• Petenaea Lundell (muhtemelen Malvales’ te)
• Nicobariodendron (Simmons, 2004; muhtemelen Celastracea-
e’de).
Kullanımdan kaldırılan familyaların yerini alan alt familyalar, APG
II’de paranteze alınan familyalarının yerini alan alt familyalar Tablo 1’de
bildirilmiştir.
Tablo1-APG II’de isteğe bağlı olan (yani paranteze alınan) ancak
APG III’te kullanımdan kaldırılan bazı familyaların yerini almak �zere bir
dizi alt familya �nerilmiştir.
APG II kullanılmayan
familyalar
APG III �nerilen familya ve alt fa-
milyalar
Agapanthaceae Amaryllidaceae : Agapanthoideae
Agavaceae Asparagaceae : Agavoideae
Alliaceae Amaryllidaceae : Allioideae
Amaryllidaceae Amaryllidaceae : Amaryllidoideae
Aphyllanthaceae Asparagaceae : Aphyllanthoideae
Asparagaceae Asparagaceae : Asparagoideae
Asphodelaceae Xanthorrhoeaceae : Asphodeloideae
Hemerocallidaceae Xanthorrhoeaceae : Hemerocallidoide-
ae
Hesperocallidaceae Asparagaceae : Agavoideae
Hyacinthaceae Asparagaceae : Scilloideae
Laxmanniaceae Asparagaceae : Lomandroideae
Ruscaceae Asparagaceae : Nolinoideae
Themidaceae Asparagaceae : Brodiaeoideae
Xanthorrhoeaceae Xanthorrhoeaceae : Xanthorrhoeoideae
APG III (2009)
APG II’deki 45 takıma ilave 14 tane yeni takım ileri s�r�lm�şt�r. Bu
sistemde Ceratophyllales yeni bir takımmış gibi g�sterilmiştir.
APG III’de 413 familya vardır (APG II’den 44 adet eksik) 55 alt fa-
milya bu sınıflandırmada yer almaz. 18 familya adı da kaldırılmıştır.
APG I ve APG II’de olmayan 19 yeni familya eklenmiştir.
APG I ve APG II’deki alt familyaların yeri değiştirilmiştir.
• Hi�bir takıma girmeyen familya sayısı 39 yerine 10 olarak belir-
Page 132
126. H�seyin Aşkın AKPULAT
lenmiştir.
Yeri belirsiz familyalar i�in, incertae sedis (emin olunmayan yerleş-
tirme) olarak belirlenmiştir.
APG IV (2016)
APG III’e ek olarak bazı yeni familyalar eklenmiştir.
Ayrıca 5 yeni takım eklenmiştir.
Boraginales, Dilleniales, Icacinales, Metteniusales, Vahliales.
Son olarak bu sistemle birlikte Kapalı Tohumlu Bitkiler 416 familya
ve 64 takım olarak sınıflandırılmıştır.
Sonu� olarak sistemlere g�re familya sayıları tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2: Sistemler ve familya sayıları
Sistem Familya sayısı
Bentham & Hooker-1883 202
Engler ve Prantl-1915 303
Arthur Crounquist-1981 386
APG I-1998 462
APG II-2003 457
APG III-2009 413
APG IV-2016 416
Genel olarak, APG III’ten (2009) APG IV’e olan değişiklikler mini-
mum d�zeydedir. Kararlılık, bu sınıflandırmaya yaklaşımımızın �nemli bir
y�n�d�r ve APG sistemi, başlangıcından bu yana olduk�a tutarlı kalmıştır.
Şu anda dikkat gerektiren �ok az şey kaldı, ancak familya sınırlamaların
yeniden d�zenlenmesi ve değiştirilmesi, �zellikle jenerik ve familya iliş-
kilerin sağlam bir resmini sağlamak i�in daha fazla veriye ihtiya� duyulan
Caryophyllales, Lamiales ve Santalales’ te devam edecek. Rutin tam plas-
tid genom dizilimi ve n�kleer gen diziliminin ortaya �ıkışı, erken ayrılan
lamiidlerde olduğu gibi bu duruma ��z�m getirmelidir. Tabii ki, yeni fi-
logenetik anlayış, Kewaceae, Macarthuriaceae, Microteaceae ve Petenae-
aceae vakalarında olduğu gibi yeni familyaların tanımlanmasını gerektire-
bilir, ancak bu, APG sisteminin gelecekte değiştirilmesini gerektirecek en
olası yeni veri kaynağı gibi g�r�nmektedir.
Page 133
. 127
Filolojide Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
KAYNAKLAR:
APG.(1998). An ordinal classification for the families of flowering plants. Annals
of the Missouri Botanical Garden 85: 531–553.
APG II.(2003). An update of the Angiosperm Phylogeny Group classification for
the orders and families of flowering plants: APG II. Botanical Journal of
the Linnean Society 141: 399–436.
APG III.(2009). An update of the Angiosperm Phylogeny Group classification
for the orders and families of flowering plants: APG III. Botanical Journal
of the Linnean Society 161 (2): 105-121.
APG IV.(2016). An update of the Angiosperm Phylogeny Group classification for
the orders and families of flowering plants: APG IV. Botanical Journal of
the Linnean Society 181 (2): 1-20.
Applequist WL, Wallace RS.(2001). Phylogeny of the portulacaceous cohort
based on ndhF sequence data. Systematic Botany 26: 406–419.
Backlund A, Bremer K.(1998). To be or not to be–principles of classification
and monotypic plant families. Taxon 47 : 391–401.
Backlund M, Oxelman B, Bremer B.(2000). Phylogenetic relationships within
the Gentianales based on ndhF and rbcL sequences, with particular refe-
rence to the Logani-aceae. American Journal of Botany 87 : 1029–1043.
Bayer C, Fay MF, de Bruijn AY, Savolainen V, Morton CM, Kubitzki K, Chase
MW.(1999). Support for an expanded concept of Malvaceae within a cir-
cumscribed order Malvales: a combined analysis of plastid atpB and rbcL
DNA sequences. Botanical Journal of the Linnean Society 129 : 267–303.
Caddick LR, Wilkin P, Rudall PJ, Hedderson TAJ, Chase MW.(2002). Yams
reclassified: a recircumscription of Dioscoreaceae and Dioscoreales. Taxon
51: 103–114.
Chase MW, Zmarzty S, Lledo MD, Wurdack KJ, Swen-sen SM, Fay MF.
(2002). When in doubt, put it in Flacourtiaceae: a molecular phylogenetic
analysis based on plastid rbcL DNA sequences. Kew Bulletin 57: 141–181.
Chase MW, Morton CM, Kallunki J.(1999 ). Molecular phylogenetics of Ruta-
ceae: evidence from combined plastid atpB and rbcL. American Journal of
Botany 86: 1191–1199.
Chase MW, Duvall MR, Hills HG, Conran JG, Cox AV, Eguiarte LE, Hartwell
J, Fay MF, Caddick LR, Cameron KM, Hoot S.(1995). Molecular phy-
logenetics of Lilianae. In: Rudall PJ, Cribb PJ, Cutler DF, Humphries CJ,
eds. Monocotyledons: systematics and evolution. Kew: Royal Botanic
Gardens, 109–137.
Page 134
128. H�seyin Aşkın AKPULAT
Christenhusz MJM, Vorontsova MS, Fay MF, Chase MW.(2015). Results
from an online survey of family delimi-tation in angiosperms and ferns:
recommendations to the Angiosperm Phylogeny Group for thorny prob-
lems in plant classification. Botanical Journal of the Linnnean Society 178:
501–528.
Conti E, Fischbach A, Sytsma KJ.(1993). Tribal relationships in Onagraceae:
implications from rbcL data. Annals of the Missouri Botanical Garden 80:
672–685.
Cronquist A.(1981). An integrated system of classification of flowering plants .
New York: Columbia University Press.
Hall JC, Iltis HH, Sytsma KJ.(2004). Molecular phylogenetics of core Brassi-
cales, placement of orphan genera Emblingia , Forchammeria , Tirania , and
character evolution. Systematic Botany 29: 654–669.
Haston E, Richardson JE, Stevens PF, Chase MW, Harris DJ.(2009). LAPG
III: a linear sequence of the families in APG III. Botanical Journal of the
Linnean Society 161: 128–131.
Judd WS, Kron KA.(1993). Circumscription of Ericaceae (Ericales) as determi-
ned by preliminary cladistic analyses based on morphological, anatomical
and embryological fea-tures. Brittonia 45 : 99–114.
Judd WS, Manchester SR.(1997) . Circumscription of Malvaceae (Malvales) as
determined by a preliminary cladistic analysis of morphological, anatomi-
cal, palynological and chemical characters. Brittonia 49 : 384–405.
Kron KA, Chase MW.(1993). Systematics of Ericaceae, Empetraceae, Epac-
ridaceae, and related taxa based upon rbcL sequence data. Annals of the
Missouri Botanical Garden 80: 735–741.
Morgan DR, Soltis DE.(1993). Relationships among members of Saxifragaceae
sensu lato based on rbcL sequence data. Annals of the Missouri Botanical
Garden 80 : 631–660.
Price RA, Palmer JD.(1993) . Relationsips of the Geraniaceae and Geraniales
from rbcL sequence comparisons. Annals of the Missouri Botanical Garden
80: 661–671.
Simmons MP.(2004). Celastraceae. In: Kubitzki K, ed. The families and genera
of vascular plants. VI. Flowering plants. Dicotyledons. Celastrales, Oxali-
dales, Rosales, Cornales, Ericales . Berlin: Springer , 29–64.
Stevens PF.(2001) onwards. Angiosperm phylogeny website. Available at http://
www. mobot. org/MOBOT/research/APweb/
Takhtajan A.(1997). Diversity and classification of flowering plants . New York:
Columbia University Press.
Tamura MN, Yamashita J, Fuse S, Haraguchi M.(2004). Molecular phylogeny
of monocotyledons inferred from combined analysis of plastid matK and
rbcL gene sequences. Journal of Plant Research 117: 109–120.
Page 135
. 129
Filolojide Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
Wagstaff SJ, Olmstead RG.(1997). Phylogeny of Lamiaceae and Verbenaceae
inferred from rbcL sequences. Systematic Botany 22: 165–179.
Zhang LB, Simmons MP.(2006). Phylogeny and delimitation of the Celastrales
inferred from nuclear and plastid genes. Systematic Botany 31: 122–137.
Zhang ZH, Li CQ, Li J.(2009). Phylogenetic placement of Cynomorium in
Rosales inferred from sequences of the inverted repeat region of the chlo-
roplast genome. Journal of Systematics and Evolution 47: 297–304.
Page 136
130. H�seyin Aşkın AKPULAT
Page 137
B�L�M 8
POLİMERLER VE
BİYOPOLİMERLER
Yasemin YILDIZ1
1 Sakarya �niversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Y�ksekokulu, Tıbbi Hizmetler
ve Teknikler B�l�m�, Sakarya, Turkey https://orcid. org/0000-0003-2855-0496
Page 138
132. Yasemin YILDIZ
1. Giriş
Polimerler, monomer adı verilen birimlerden oluşan b�y�k molek�l-
lerdir. Monomerler birbirlerine kimyasal bağlarla bağlanırlar. Monomer
birimlerinden polimerlerin eldesini sağlayan tepkimelere polimerleşme
tepkimeleri veya polimerizasyon denir. Bu tepkimelerle oluşan polimerler
en az iki en �ok sonsuz sayıda “mer”(birim) i�erebilir (Se�kin, 2015).
Polimerlerin doğada varlığının yanı sıra basit molek�llerden sentez-
lenebileceğini ilk kez 1920 yılında Alman kimyacı Hermann Staudinger
ve arkadaşları g�stermiştir. Daha sonra 1953’te Staudinger bu �alışma ile
Nobel Kimya �d�l� almıştır. Staudinger “macros” kelimesi ile “molek�l”
kelimesini birleştirerek �ok b�y�k anlamına gelen “makromolek�l” keli-
mesini t�retmiştir. İsve�li Kimyacı Barın Jons Jacob Berzelius tarafından
“�ok par�alı” anlamına gelen “polimer” kelimesi ise 1830 yılında t�retil-
miştir (Sarıkaya, 2017).
Polimerlerin sınıflandırılması ilk kez 1929’da Cartothers tarafından
yapılmıştır.
Polimerler sınıflandırılırken �ok sayıda y�ntem kullanılır. Bunlar aşa-
ğıdaki gibidir:
• Doğada bulunup bulunmamasına g�re (doğal ve sentetik),
• Organik veya inorganik olmalarına g�re,
• Molek�l ağırlığına g�re (makromolek�l, oligomer vb.),
• Zincirin fiziksel ve kimyasal �zelliklerine g�re (doğrusal, dallan-
mış, �apraz vb.),
• Isıya karşı g�sterdikleri davranışa g�re (termoplastik veya termo-
set),
• Sentezleme tepkimesine g�re (basamaklı, zincir vb.)(Se�kin,
2015).
Polimerler genel olarak ise �� sınıfta toplanabilirler:
• Kau�uk gibi elastik �zellik g�steren polimerler (elastomerler)
• Pamuk, ipek ya da naylon gibi life benzer yapıdaki polimerler (el-
yaflar)
• İnce tabaka haline getirilebilen (ambalaj malzemeleri gibi),
kalıplanabilen (oyuncaklar gibi) ya da katlanabilen polimerler
(plastikler)(Uyar, 2001).
Page 139
. 133
Fen Bilimleri ve Matematikte Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
Polimerler hem kristal hem de amorf yapıya sahip olmaları a�ısından
dikkat �ekicidirler. Bu iki yapıyı birlikte i�eren polimerlerin erime sıcak-
lıkları sabit değildir, belirli bir aralıktadır (Sarıkaya, 2017).
Polimerlerin sergilediği yapısal farklılıklar �retilen malzemelerin
�zelliklerini de etkilemektedir. G�n�m�zde bir malzemenin bir �zelliğinin
bir polimerden, diğer bir �zelliğinin ise başka bir polimerden elde edildiği
yeni malzemeler (polimer karışımları) elde edilmektedir. �rneğin, PA’e
polietilen veya kau�uk ilavesi ile kırılma davranışını değiştirmek m�m-
k�nd�r. Polimerlerin karışabilmesi aralarındaki dipol dipol etkileşimine,
hidrojen bağına, dipol-iyon kuvvetlerine bağlıdır (Taşdemir, 2016). Bu ka-
rışımlar polimerlerin performansını artırmanın yanı sıra farklı uygulama
alanları da sunmaktadır.(Kemaloğlu-Doğan, 2014).
Uygulama alanları arasında yapay organ, doku, implant gibi insan ye-
dek par�ası gibi kullanılabilecek malzemelere y�nelik �alışmalar giderek
artmaktadır. Bu malzemeler arasında polimer kaynaklı biyopolimerler de
geniş yer tutmaktadır.(Kemaloğlu-Doğan, 2014).
Biyopolimerler, biyomalzeme olarak kapsamlı bir kullanım alanına
sahiptir. Biyopolimerler, monomerlerin birbirlerine eklenmesiyle oluşan
uzun zincirli b�y�k molek�l ağırlıklı bileşiklerdir. Doğal ve sentetik poli-
mer t�rleri mevcuttur (G�ven, 2014). Bu iki t�r polimer arasındaki temel
fark yapıdadır (Hacker, Krieghoff, Mikos, 2019). Genellikle proteinler,
polisakkaritler gibi doğal olarak t�retilen bir�ok polimer birincil yapıları-
na bağlı olarak karmaşık şekillerde kendiliğinden kompakt (sıkıştırılmış)
şekillere katlanırlar. Polyesterler, poli (etilen glikol) gibi �oğu sentetik
polimer ise daha basit, daha d�zensiz yapılara sahiptir. Buna ek olarak, do-
ğal olarak t�retilen polimerler genellikle biyolojik olarak par�alanabilirler.
H�creler ve dokular gibi biyolojik birimlerle iyi etkileşime girerler. Ancak
in vivo uygulamalarını b�y�k �l��de sınırlayan bazı dezavantajlara sahip-
tirler. Bu dezavantajlar; sınırlı mekanik �zellikler, kontrols�z bozunma ve
olası imm�nojenite gibi dezavantajlardır (van de ve Kiekens, 2002); End-
res ve Siebert-Raths, 2011). Genellikle doğal biyolojik aktiviteden yoksun
olan sentetik polimerler ise bileşim, yapı, mekanik �zellikler ve bozunma
davranışı bakımından iyi kontrol edilebilirlik sergilerler (Maitz, 2015).
Bu nedenle biyomedikal alanlarda doğal ve sentetik polimerlerin
avantajlarından tam olarak yararlanmak b�y�k �nem arz etmektedir.
Biyomedikal polimerler, akıllı ila� dağıtımı, hastalık tespiti/teşhisi,
biyoalgılama, rejeneratif tıp ve hastalık tedavisi gibi bir�ok biyomedikal
alanda umut verici uygulamalarda kapsamlı bir şekilde geliştirilmiştir.
Page 140
134. Yasemin YILDIZ
Polimer bazlı taşıyıcılar, kanserler, organ aşıları ve enfeksiyonlar gibi
hastalıkların tedavisinde b�y�k fayda sağlamaktadır (Feng ve diğerleri,
2021; Hao ve diğerleri, 2021; Mora-Huertas, Fessi ve Elaissari, 2010).
Biyopolimerlere �rnek olarak verilen polietilen (PE), poli�retan (PU),
politetraşoroetilen (PTFE), poliasetal (PA), polimetilmetakrilat (PMMA),
polietilenteraftalat (PET), silikon kau�uk (SR), polis�lfon (PS), poliaktik
asit (PLA) ve poliglikolik asit (PGA) gibi �ok sayıda polimer, tıbbi uygu-
lamalarda kullanılmaktadır (G�ven, 2014). Bununla birlikte, �ok �eşitli
bileşimlerde ve bi�imlerde (film, lif, jel, nanopartik�l) hazırlanabilmekte-
dirler (�ırak Deniz, 2020).
Biyopolimerler
Biyopolimerlerin sınıflandırma kriterlerinden biri, ham madde
kaynaklarına g�re doğal, sentetik ve mikrobiyal biyopolimerler olmak
�zere �� grup altında gruplanabilirler (Li, Zheng ve Chu, 2021; Awe ve di-
ğerleri, 2017; Lelkes ve diğerleri, 2018). Doğal olarak t�retilmiş biyopoli-
merler esas olarak proteinler veya polisakkaritlerden t�retilmiş polimerler
kapsamına girer. Hem bitki hem de hayvan kaynaklı protein biyopolimer-
leri arasında aljinat, keratinler, kollajen, elastin, zein, jelatin, fibrinojen,
buğday gluteni, soya proteini, s�t proteini, yumurta proteini ve peynir altı
suyu proteini bulunur. Benzer şekilde, karbonhidrat t�revi polimerlerin po-
lisakkarit kaynakları arasında sel�loz, agar, galaktanlar, pektinler, karrage-
nan, aljinik asit, kitosan, hyaluronik asit, zamklar ve nişasta yer alır (Awe
ve diğerleri, 2017; Lelkes ve diğerleri, 2018).
Sentetik polimerler arasında Poli laktik asit (PLA) yer alırken; petrol
bazlı polimerler arasında Polietilen, poliamidler, Polistiren, Poli glutamik
asit (PGA), polivinil alkol (PVA) ve Polikapro lakton (PCL) bulunur.
Mikrobiyal �retimden t�retilen biyopolimerler arasında poli hidrok-
si alkanoatlar (PHA’lar), poli hidroksi b�tirat (PHB), poli (3-hidroksibuti-
rat-ko-3-hidroksivalerat)(PHBV), levan, curdlan, gellan, dekstran, bakte-
riyel sel�loz, mikrobiyal polisakkaritler ise ekzopolisakkaritler, kaps�ler
polisakkaritler ve ksantandır (Udayakumar ve diğerleri, 2021).
Biyopolimerler, termal koşullara duyarlılıklarına g�re ise; elastomer-
ler, termosetler ve termoplastikler olarak sınıflandırılır.
Son olarak laminatlar ve kompozitler şeklinde �� kategoriye ayrılması
ise bileşimlerine g�re bir sınıflandırmadır.(Ashish, Sanjayb, Srisuk, Para-
meswaranpillai, ve Siengchin, 2020)
Bir�ok biyopolimerin, biyolojik olarak par�alanabilen veya biyolojik
olarak par�alanamayan, doğal veya sentetik olarak t�retilmiş başka bir bi-
yopolimer ile karıştırılması s�z konusudur. Bu durum, biyopolimer bile-
Page 141
. 135
Fen Bilimleri ve Matematikte Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
şiminde, keten, kenevir, sisal, odun ve �ok daha fazlası gibi doğal olarak
t�retilmiş liflerle g��lendirilmiş, esas olarak biyo bazlı veya fosil yakıt
bazlı polimerler olan biyo kompozitlerin gelişmesini sağlayan yeniliklere
yol a�mıştır (Ashish, Sanjayb, Srisuk, Parameswaranpillai ve Siengchin,
2020).
Doğal biyomedikal polimerler olarak peptitler, proteinler, polisakka-
ritler ve lipitler i�eren mikrobiyal bileşenler, kanser hedefli tedavi i�in et-
kili nanoila�lar tasarlamak ve hazırlamak i�in kullanılabilirler (Li, Zheng
ve Chu, 2021).
K���k molek�ll� ila� dağıtımında kullanılan biyomedikal polimerler
gibi bu alanda son on yılda muazzam ilerlemeler kaydedilmiştir. Bunlar
arasında antikanser ila� dağıtım sistemlerinin geliştirilmesi tipik bir �rnek-
tir (Chen ve diğerleri, 2022).
Bu gibi yeni yaklaşımların insan sağlığını korumaya ve s�rd�rmeye
olanak sağlayacağı d�ş�n�lmektedir (Y�cel ve diğerleri, 2022).
G�n�m�zde biyomedikal polimerler, yeri doldurulamaz �zellikleri ne-
deniyle hassas nanotıp (terap�tik, teşhis ve teranostik), doku m�hendisliği
ve rejeneratif tıpta �nemli uygulamalara sahiptir ve klinik �ncesi ve klinik
�alışmaların araştırmalarında bir�ok �alışma yapılmıştır (Chen ve diğerle-
ri, 2022). �rneğin, menisk�s doku m�hendisliğinde bir�ok biyomateryal-
den �retilen �atı implantları, hasarlı menisk�s�n yerini alacak ideal imp-
lantlar i�in araştırmalarda kullanılmıştır. Başlangı�ta menisk�s�n t�m�yle
yerini alması amacıyla tasarlanan sert yapıda poli�retanlar �atı implantı
olarak kullanılmış fakat kıkırdağı korumada başarısız bulunmuştur. Daha
sonra poli�retana, polikaprolakton eklenmesiyle elde edilen �atı implatının
uygun olduğu ve yan etki g�r�lmediği bildirilmiştir. Menisk�s�n yerini
alabilecek bir malzemenin h�l� uzağında olduğunu �alışmalar bildirmekle
birlikte, gelecekte bu y�nde katedilecek yolun doku m�hendisliği uygula-
malarından ge�eceğini bildirmişlerdir (Demirhan-Demirkıran, N. 2023).
Bu yeni biyomalzemerler sayesinde m�mk�n olacaktır.
Kapsamlı araştırma yapılan bir diğer biyopolimer ise kitosandır. Kito-
san antibakteriyel ve antifungal �zelliklere sahip olması nedeniyle potansi-
yel bir doğal antimikrobiyal madde olarak detaylı bir şekilde incelenmiştir.
Kitosandan gıda, ila� dağıtımı ve implantasyon uygulamalarından yararla-
nılmaktadır (Subajiny, Sarathadevi, Ashoka, Terrence, ve Sudhagar, 2020).
Kitosan, yara pansumanı ve diyet, doku m�hendisliği, ila� dağıtımı
i�in Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İla� İdaresi (ABD FDA) ve Avru-
pa Birliği’nce genellikle g�venli olarak tanınan bir madde olarak onayla-
mıştır (Munoz Bonilla ve diğerleri, 2019).
Page 142
136. Yasemin YILDIZ
Biyomedikal kullanımlarda polimerlerin iki temel �zelliğe sahip ol-
ması gerekmektedir. Bu �zellikler biyomedikal polimerlerin biyouyumlu-
luğu ve biyolojik olarak par�alanabilirliğidir (Chen ve diğerleri, 2022).
Par�alanma terimi, ilk olarak olumsuz ya da istenmeyen bir durum
gibi d�ş�n�lse de; �zellikle v�cut i�inde belirli bir zaman aralığında aşa-
malı olarak par�alanabilme durumudur ve biyomedikal uygulamalarda
�ncelikli olarak aranan bir �zelliktir.(Tamariz ve Rios-Ram�rez, 2013;
Kaplan ve �alış, 2021).
Doku onarım malzemeleri gibi insan v�cudu ile uzun s�re temas halin-
de olması gereken polimer bazlı kardiyovask�ler stentler bu malzemelere
�rnektir. Bu gibi polimerler uygun biyouyumluluğa sahip olmasının yanı
sıra, v�cudun inflamatuar yanıtlarını ve imm�nolojik stres reaksiyonlarını
tetiklememelidirler. Bu doğrultuda, polimer bazlı ila� dağıtım sistemleri-
nin de in vivo yan etkileri azaltmak ve uygulanabilirliği geliştirmek i�in iyi
bir biyouyumluluğa sahip olması gerekmektedir (Chen ve diğerleri, 2022).
Biyouyumluluk kadar biyopolimerlerin �zellikleri uygulama alanla-
rındaki kullanıma elverişliliğini etkilemektedir (Udayakumar ve diğerleri,
2021). Bu bağlamda biyopolimerlerin �zelliklerine değinmekte fayda g�-
r�lmektedir.
Biyopolimerlerin �zellikleri aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
• G�receli �zellikleri
• Sentezleyici �zellikleri
• Bileşen �zellikleri
G�receli �zellikler, bir polimerin yapısını ve kimyasal bileşimini sap-
tıran temel ve doğal niteliklerini ifade etmektedir.
G�receli �zellikler, incelenen polimerin yoğunluğunu, ��z�n�rl�ğ�-
n�, şeffaflığını ve ge�irgenliğini g�stermektedir.
Sentezleme �zellikleri kalite parametreleriyle, yani viskozite, optik
saflık, mekanik �zellikler, stabilite ve molek�ler ağırlıkla ilişkilidir (Uda-
yakumar ve diğerleri, 2021).
Daha �ncede bahsedildiği gibi polimerlerin biyouyumluluk ve biyo-
lojik olarak par�alanabilirlik �zelliklerinin yanında biyomedikal malzeme
olarak kullanılabilmesi i�in sahip olması gereken �zellikler mevcuttur.
Bunlar;
• Toksik olmayan biyopar�alanma �r�nlere sahip olması
• D�ş�k antijenisite (imm�nojenisite),
• Y�ksek biyoaktivite
Page 143
. 137
Fen Bilimleri ve Matematikte Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
• G�zenekliliğinin uygunluğu
• Komplike şekillere işlenebilirlik
• İstenilen s�re boyunca mekanik kuvvetini koruyabilme
• H�cre b�y�mesi ve �oğalmayı destekleme kabiliyeti (doku m�-
hendisliği uygulamaları vb.)(Kaplan ve �alış, 2021).
Bu aşamada 1990’lı yıllarda ilk olarak ifade edilen “akıllı polimerler”
kavramına da değinmek gerekliliği doğmuştur.(Kaplan ve �alış, 2021).
Akıllı polimerler, yaygın olarak hidrojeller olarak bilinmektedir. Hid-
rojeller suda ��z�nebilme �zelliğine sahiptir. Aynı zamanda insan v�cudu
i�in tasarlanan ilk biyomalzeme olması y�n�nden de değerlidirler (S�z-
men, 2008).
Cevap verdikleri uyarı t�rlerine polimerler g�re sınıflandırılabilirler:
• Sıcaklık hassas polimerler
• pH hassas polimerler
• İyonik g�ce hassas polimerler
• Kimyasal maddelere hassas polimerler
• Işığa hassas polimerler
• Elektrik alana hassas polimerler
• Manyetik alana hassas polimerler (S�zmen, 2008).
Şekil 1. Akıllı polimelerin biyoteknoloji ve tıp alanındaki kullanım alanları
(Galaev ve Mattiasson, 1999).
Page 144
138. Yasemin YILDIZ
Akıllı polimerler; pH, sıcaklık, elektrik veya manyetik alan, ışık yo-
ğunluğu, biyolojik molek�ller vb. tek bir uyarana veya �oklu uyaranlara
karşı makroskobik yanıtlar verebilen polimerlerdir. Bu tip polimerler insan
v�cudunda arzu edilen fonksiyonları elde etmek ve spesifik yanıtları oluş-
turmak i�in ila� taşıma, hastalıkların tanısı, doku m�hendisliği ve rejenera-
tif biyotıp gibi �eşitli biyomedikal alanlarda kullanılabilmektedir (Kaplan
ve �alış, 2021).
Akıllı polimerik jeller, şekil hafızalı polimerler, kendi kendini onaran/
iyileştiren polimerler ve uyaranlara duyarlı polimerler olarak akıllı po-
limerler sınıflandırılabilir. G�n�m�zde olduk�a dikkat �eken akıllı poli-
merler birbirleriyle olduk�a g��l� bir etkileşime sahiptir ve biyomedikal
uygulamalarda kullanım alanı bulmaktadır (Mutlu ve Karag�z, 2023).
Akıllı polimerik ila� taşıyıcı sistemlerin hastalıkların tanı ve tedavisi
amacıyla kullanımında etken maddelerin polimerik yapıya kolayca y�kle-
nebilmesi, hem hidrofilik hem de lipofilik ila�ların taşınabilmesi, ısıya da-
yanıksız ila�lar i�in uygunluk gibi bazı avantajlara sahiptir. Bununla birlik-
te bazı dezavantajları da mevcuttur: polimerik sistemin biyouyumluluğun
kafi olmaması, toksisite verilerin yetersiz olması, ısıya dayanıksız ila�ların
sıcaklığa bağlı olarak dayanıklılık problemi g�stermesi bu dezavantajlar
i�erisindedir (Kaplan ve �alış, 2021).
Akıllı polimerlerin sahip olduğu dezavantajlar gibi biyopolimerlerde
de dezavantaj olan durumlar g�r�lmektedir. Bu durumlar arasında y�k-
sek maliyet sayılabilse de; ucuz olan biyopolimerlerde vardır (Kadouche,
2017; Garavand,. 2017).
Biyopolimerler arasında nişasta bazlı biyopolimerler ucuz olmaları
yenilenebilirlikleri, biyolojik olarak par�alanabilirlikleri, bol bulunabilir-
likleri nedeniyle dikkat �ekmektedir. Nişasta bazlı biyopolimerler yenile-
bilir filmler �retmek i�in en umut verici biyopolimer olarak kabul edilmek-
tedir (Nanda ve diğerleri, 2022).
Son zamanlarda, nişasta bazlı biyopolimer filmler, antimikrobiyal
�zelliklerini geliştirmek i�in bitkiden t�retilmiş esansiyel yağlarla yaygın
şekilde birleştirilmektedir. Bu yağlar tar�ın, nane, portakal, limon, karanfil
ve zencefilden elde edilen u�ucu yağlardır. Etkili antimikrobiyal ve anti-
bakteriyel aktiviteleri nedeniyle biyopolimerlerde yaygın olarak kullanıl-
maktadır (Nanda ve diğerleri, 2022). Nişasta neme karşı hassas, mekanik
�zelliklerden ve termal stabiliteden yoksundur. D�ş�k erime sıcaklığı,
kırılgan yapı ve y�ksek gaz ge�irgenliği gibi yetersiz fiziksel �zelliklere
sahiptir (Abe ve ark. 2021).
Sel�loz ise, tarım ve ormancılık kaynaklı lignosel�lozik biyok�tlede
bulunan baskın doğal biyopolimerlerden biridir (Nanda ve ark. 2014). Se-
Page 145
. 139
Fen Bilimleri ve Matematikte Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
l�loz, bitkiler dışındaki organizmalar tarafından polimerize edilebilen bir
polimerdir. Bakterilerle sel�loz sentezi yapabilmektedir. Acetobacter xy-
linum ile yapılan sel�loz sentezi en kapsamlı bakteriyel sel�loz sentezidir
(Das ve diğerleri, 2023).
Sel�loz bazlı biyopolimerler biyolojik olarak par�alanabilirlikleri,
y�ksek dayanıklılıkları, mukavemetleri ve sertlikleri nedeniyle b�y�k ilgi
�ekmektedir (Okolie ve diğerleri 2021; Amorim ve diğerleri, 2020; Qasim
ve diğerleri, 2021). Araştırmalar, sel�lozun pektin ve kitosan gibi diğer
polisakkaritlerle harmanlanmasının stabiliteyi, esnekliği ve şeffaflığı artı-
rabileceğini �ne s�rm�şt�r (Yaradoddi ve diğerleri, 2020). Son araştırma
�alışmaları, polimer �retiminde sel�lozun biyolojik olarak par�alanabilirli-
ğini artıran biyo bazlı bir dolgu malzemesi olarak kullanıldığını g�stermiş-
tir (Nanda ve diğerleri, 2022).
Biyomalzeme olarak yaygın kullanılan bazı sentetik polimerler ara-
sında polilaktik asit (PLA), poliglikolik asit (PGA), poli�retan, polikapro-
lakton (PCL), poliamit (Naylon), ultra y�ksek molek�l ağırlıklı polietilen
(UHMWPE), poli (tetrafloretilen)(teflon), poliakrilatlar, polidimetilsilok-
san (silikon) sayılabilirler (Y�cel ve diğerleri, 2022). Bu polimerlerin bazı
spesifik �zellikleri incelendiğinde; PGA m�kemmel lif oluşturma �zelliği-
ne sahiptir. Bu nedenle biyobozunur ameliyat ipliklerinin yapımında kulla-
nılır (Y�cel ve diğerleri, 2022).
PGA, doku m�hendisliği uygulamalarında en yaygın olarak kullanı-
lan biyobozunur polimerlerdendir (Kemaloğlu-Doğan, 2014). Fakat v�cut
i�inde bir iki ay i�inde mekanik g�c�n� kaybetmektedir. Bu sebeple imp-
lant gibi uzun s�reli uygulamalar i�in elverişli değildir (Y�cel ve diğerleri,
2022). PGA’nın bu sınırına karşı; Poli L-laktik asit (PLLA) iyi gerilme
mukavemeti ve y�ksek mod�l�ne sahip olması ortopedik vidalar gibi y�k
taşıma gerektiren implantlarda kullanılabilmesini sağlar (Y�cel ve diğer-
leri, 2022).
Polilaktik asit ise, taze gıda �r�nlerine y�nelik yeşil ambalaj polime-
rinde yaygın olarak uygulanan bir polimerdir. D�ş�k �retim maliyeti, sert-
liği, mekanik mukavemeti, esnekliği, termal stabilitesi, d�ş�k sıcaklıkta
ısıyla yapıştırma yeteneğinin yanı sıra aroma ve tat direnci nedeniyle am-
balajlamada olağan�st� �zelliklere sahiptir (Jamshidian ve diğerleri, 2010;
Nanda ve diğerleri, 2022).
Aynı zamanda (PLLA) menisk�s tedavisi, greft dolgu ve koronoer
stent gibi �eşitli biyomalzeme uygulamalarında da kullanılmaktadır. Bun-
lara ek olarak kitosan, kollajen gibi doğal polimerlerle karıştırılarak da kul-
lanılmaktadır.(Y�cel ve diğerleri, 2022).
Polikaprolakton (PCL) ise sıcaklığa duyarlı biyopar�alanır bir poli-
Page 146
140. Yasemin YILDIZ
merdir. Amerikan Gıda ve İla� Dairesi [US Food and Drug Administra-
tion (FDA)] tarafından biyomalzeme olarak kullanımı onaylanan bir poli-
merdir. Polikaprolakton yapılı implantlar doğal dokuyu taklit edebilecek
yeteneğe sahiptir. Bununla birlikte, biyouyumluluk, biyopar�alanırlık, ki-
şiye �zel 3 boyutlu şekillerde �retilebilme olanağı sunmaktadır (Kaplan
ve �alış, 2021). Aynı zamanda v�cut ağırlığına dayanabilecek mekanik
�zellikte olması nedeniyle uzun s�reli doku rejenerasyonu i�in uygun bir
polimerdir. Kemik ve kıkırdak dokularının rejenerasyonu i�in kullanılan
doku iskelerinin �retiminde kullanılmaktadır.(Y�cel ve diğerleri, 2022;
Kaplan ve �alış, 2021).
Biyomalzeme olarak kullanılan bir diğer polimer olan poli�retanlar
(PU’lar), �ok �eşitli alanlarda kullanılan, geniş bir yelpazede fizikokimya-
sal, mekanik ve yapısal �zellikler sergileyen �nemli bir polimer ailesinin
mensuplarıdır. Biyomedikal uygulamalara uygun oldukları kanıtlanmış-
tır ve bu alanda onlarca yıldır kullanılmaktadırlar (Wendels ve Averous,
2021). İyi biyouyumluluk ve mekanik �zellikleri ile yara �rt�leri, ortope-
dik uygulamalarda enjeksiyon form�nda ve �eşitli biyomalzemelerin yapı-
mında kullanılmaktadır.(Y�cel ve diğerleri, 2022).
Poliamid 11 veya naylon 11 ise, naylon ailesine ait olan biyo bazlı bir
polimerdir. Ayrıca biyolojik olarak par�alanmama �zelliği, onu daha uzun
�m�rl� �r�nlerin �retimindeki uygulamalarda etkili kılmaktadır (Nanda ve
diğerleri, 2022). Poliamit yapısındaki H bağı nedeniyle PGA gibi m�kem-
mel lif oluşturma �zelliğine sahiptir. Ticari ismi Kevlar olan poliamit te-
melli malzeme lif yapısında �retilmektedir. Bu malzemenin spesifik muka-
vemeti �eliğin birka� katıdır ve kompozit malzeme �retimi i�in uygundur.
(Y�cel ve diğerleri, 2022).
Eklem protezleri, kateter t�pleri, ameliyat iplikleri, yapay tendonlar
ve y�z implantları gibi uygulamalarda ise ultra y�ksek molek�l ağırlıklı
polietilen (UHMWPE) tercih edilen bir polimerdir. Kimyasal olarak inert
olması, y�ksek darbe ve aşınma direnci g�stermesi nedeniyle kal�a ve diz
eklemleri gibi y�k taşıyan b�lgelerde kullanılan ortopedik implantlarda
tercih edilmektedir (Sepet�i, 2022; Y�cel ve diğerleri, 2022).
Poli (tetrafloretilen)(teflon), kimyasal, mekanik olarak kararlı hidro-
fobik bir polimerdir. Kardiyovask�ler dokularda (Ganeson ve diğerleri,
2023), sentetik damar grefti olarak cerrahi uygulamalarda yaygın olarak
kullanılmaktadır.(Y�cel ve diğerleri, 2022).
Poliakrilatlardan poli (metil metakrilat) kıkırdak onarımında Hyaluro-
nik asit (HA) ile birlikte kullanımı dikkat �eken bir polimerdir. Metak-
rilattan t�retilmiş HA (Hyaluronik Asit Metakrilat, HAMA), mekanik ve
biyolojik olarak par�alanabilir �zelliklerinden dolayı b�y�k ilgi g�rm�şt�r
(Huang, Wang, Wang, Chen ve Tong, 2023). Poli (metil metakrilat) hidro-
Page 147
. 141
Fen Bilimleri ve Matematikte Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
fobik bir polimer olup, kal�a ve diz eklemlerinin protezlerini sabitlemek
i�in kemik �imentosunun i�eriğinde yer almaktadır. Aynı zamanda yumu-
şak ve sert kontakt lenslerde, takma dişlerde ve �ene protezlerinde kulla-
nılmaktadır (Y�cel ve diğerleri, 2022).
Polidimetilsiloksan (PDMS) ise, y�ksek biyouyumluluğu, stabilitesi
ve biyosens�rlerin �retim s�re�leriyle uyumluluğu nedeniyle film biyosen-
s�rleri �alışmalarında kullanılmaktadır (Chen ve diğerleri, 2022). Polidi-
metilsiloksan (Silikon) biyouyumlu olması ve toksik olmaması nedeniyle
kalp kapak�ıkları, parmak eklemleri, burun, �ene, kulak implantları, g�ğ�s
implantarı g�z i�i lensleri gibi �eşitli biyomalzemelerin yapımında kulla-
nılmaktadır (Y�cel ve diğerleri, 2022).
Sonu�
Polimerler ve biyopolimerlerle ilgili bu �alışmada paylaşılan bilgile-
rin biyomedikal uygulamalar i�in başarılı araştırmalara ilham vermesi arzu
edilmektedir.
En az yeni malzeme �retimi kadar biyomedikal polimerlerin g�venlik
konularının da irdelenmesi gerekliliği s�z konusudur.
Bu nedenle, biyomalzemelerle ilgili uzun vadeli potansiyel toksisite
endişesini gidermek amacıyla biyog�venlik konusunda daha fazla �alışma
yapılmalıdır ve bu hususun hayvan modellerinde dikkatli bir şekilde araş-
tırılması ve y�r�t�lmesi desteklenmelidir.
Bununla birlikte kalite kontrol, tekrarlanabilirlik ve b�y�k �l�ekli
imalat, biyomedikal polimerlerin m�hendisliğinde aşılması gereken ek
zorluklar olarak g�r�lmektedir.
T�m bu zorluklara rağmen yeni malzemeler ve uygulama alanlarının
genişliliği umut vericidir.
Page 148
142. Yasemin YILDIZ
Kaynaklar
Abe, MM, Martins, JR, Sanvezzo, PB, Macedo, JV, Branciforti, MC, Hal-
ley, P., Botaro, VR, Brienzo, M.(2021) Advantages and disadvantages of
bioplastics production from starch and lignocellulosic components. Poly-
mers, 13, 2484. https://doi. org/10. 3390/polym 13152 484.
Ashish, G., Sanjayb, MR, Srisuk, R., Parameswaranpillai, J., Siengchin, S.
(2020). A comprehensive review on chemical properties and applications
of biopolymers and their composites. International Journal of Biologi-
cal Macromolecules, 154 (2020) 329-338. https://doi. org/10.1016/j. ijbio-
mac. 2020.03. 120.
Awe, OW, Zhao, Y., Nzihou, A., Minh, DP, Lyczko, N.(2017) A review of bi-
ogas utilisation, purification and upgrading Technologies. Waste Biomass
Valorization, 8 267-283, https://doi. org/10.1007/s12649-016-9826-4.
Chen, WH, Chen, QW, Chen, Q., Cui, C., Duan, S., Kang, Y. et. al.(2022). Bi-
omedical polymers: synthesis, properties, and applications. Science China
Chemistry, 65 (6) 1010-1075. https://doi. org/10.1007/s11426-022-1243-5.
Das, A., Ringu, T., Ghosh, S., Pramanik, N.(2023) A comprehensive review on re-
cent advances in preparation, physicochemical characterization, and bioen-
gineering applications of biopolymers. Polymer Bulletin , 80, 7247–7312.
https://doi. org/10.1007/s00289-022-04443-4.
de Amorim, JDP, de Souza, KC, Duarte, CR, da Silva, DI, de Assis Sales
Ribeiro, F., Silva, GS, de Farias, PMA, Stingl, A., Costa, AFS, Vinhas,
GM, Sarubbo, LA,(2020) Plant and bacterial nanocellulose: production,
properties and applications in medicine, food, cosmetics, electronics and
engineering a review. Environmental Chemistry Letters, 18, 851–869. htt-
ps://doi. org/10. 1007/s10311-020-00989-9.
Demirhan-Demirkıran, N.(2023). Menisk�s doku m�hendisliğinde yenilikler.
TOTBİD Dergisi, 22, 31-37. https://doi. org/10.5578/totbid. dergisi. 2023.05.
Endres HJ, Siebert-Raths A.(2011). Engineering biopolymers. In: Endres HJ,
Siebert-Raths A, Eds. Engineering Biopolymers: Markets, Manufacturing,
Properties and Applications. Munich: Hanser Publications, 71148: 3-15.
Feng, X., Xu, W., Xu, X., Li, G., Ding, J., Chen, X.(2021). Science China Che-
mistry , 64: 293-301.
Galaev, IY, Mattiasson, B., 1999,‘Smart’polymers and what they could do in
biotechnology and medicine, Tibtech August, 17, 335-340.
Garavand, F., Rouhi M.,, Razav, SH, Ilaria Cacciotti, I., Mohammadi, R.(2017)
Improving the integrity of natural biopolymer films used in food packa-
ging by crosslinking approach: A review. International Journal of Bio-
logical Macromolecules, 104, A, 687-670. https://doi. org/10.1016/j. ijbio-
mac. 2017.06. 093.
Page 149
. 143
Fen Bilimleri ve Matematikte Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
Ganeson, K., Xue May, CT, Ashraf Abdullah, AA, Ramakrishna, S., Vigneswa-
ri, S.(2023) Advantages and Prospective Implications of Smart Materials
in Tissue Engineering: Piezoelectric, Shape Memory, and Hydrogels. Phar-
maceutics, 15, 2356. https://doi. org/10.3390/pharmaceutics15092356.
Gunatillake, PA, Adhikari, R.(2003) Biodegradable synthetic polymers for tissue
engineering. European Cells & Materials , 5, 1-16.
G�ven, ŞY (2014). Biyouyumluluk Ve Biyomalzemelerin Se�imi. Suleyman De-
mirel University. Journal of Engineering Sciences and Design , 2 (3), SI: Bi-
oMechanics, 303-311. ISSN: 1308-6693.
Hacker, MC, Krieghoff, J., Mikos, AG (2019). Principles of Regenerative Me-
dicine. Boston: Academic Press, 559-590).
Hao, K., Guo, Z., Lin, L., Sun, P., Li, Y., Tian, H., Chen, X.(2021). Science China
Chemistry, 64: 1235-1241.
Huang, X., Wang, Z., Wang, H., Chen, D., Tong, L.(2023). Novel strategies for
the treatment of osteoarthritis based on biomaterials and critical molecular
signaling. Journal of Materials Science&Technology, 149, 42-55.
Jamshidian, M., Tehrany, EA, Imran, M., Jacquot, M., Desobry, S.(2010) Pol-
y-lactic acid: production, applications, nanocomposites, and release stu-
dies. Comp Comprehensive Reviews in Food Science and Food Safety, 9,
552–571. https://doi. org/10. 1111/j. 1541-4337. 2010. 00126. x.
Kadouche, S., Farhat, M. Lounici, H., Fiallo, M., Sharrock, P., Mecherri, M., Ha-
dioui, M.(2017) Low Cost Chitosan Biopolymer for Environmental Use
Made from Abundant Shrimp Wastes, Waste Biomass Valor, 8, 401–406.
https://doi. org/10.1007/s12649-016-9593-2.
Kaplan, M., �alış, S.(2021). Biyopolimerler ve Akıllı Polimerlere Genel Bakış,
Akıllı Polimerlerin Biyomedikal Alandaki Uygulamaları: Geleneksel Der-
leme. Literat�r Eczacılık Bilimleri Dergisi, 10 (3), 358-71. https://10.5336/
pharmsci. 2021-83355.
Lelkes, PI, Marcinkiewicz, C., Lazarovici, P., Baharlou, SM, Gerstenhaber, JA
et al.,(2018) Soy-derived bioactive peptides for use in compositions and
methods for wound healing. Tissue Eng. Regen. Med.
Li, Y., Zheng, X., Chu, Q.(2021). Bio-based nanomaterials for cancer therapy.
Nano Today, 38, 101134. https://doi. org/10.1016/j. nantod. 2021.101134.
Maitz, MF (2015) Applications of Synthetic Polymers in Clinical Medici-
ne. Biosurface and Biotribology, 1, 161-176. https://doi. org/10.1016/j.
bsbt. 2015.08. 002.
Mutlu, D., Karag�z, İ.(2023) Akıllı malzeme olarak polimerler ve uygulamala-
rı. Konya M�hendislik Bilimleri Dergisi, 11 (1), 274-299. https://10.36306/
konjes. 1106955.
Page 150
144. Yasemin YILDIZ
Mora-Huertas, CE, Fessi, H. and Elaissari, A.(2010) Polymer-Based Nanocap-
sules for Drug Delivery. International Journal of Pharmaceutics, 385, 113-
142. https://doi. org/10.1016/j. ijpharm. 2009.10. 018
Munoz-Bonilla, A., Echeverria, C., Sonseca, A., Arrieta, MP, & Fernandez Gar-
cia, M.(2019). Bio-based polymers with antimicrobial properties towards
sustainable development. Materials (Basel), 12, 641.
Nazlı Nadire S�zmen (2008). Biyomedikal Uygulamalarında Akıllı Polimer Kul-
lanılması ve Karakterizasyon Y�nteminin Kuartz Kristal Mikro Dengeleyi-
ci Sistemler İle Geliştirilmesi [Y�ksek Lisans Tezi] Başkent �niversitesi.
Ankara.
Nanda, S., Patra, BR,� Patel, R., Bakos, J.,� Dalai, AK (2022) Innovations in
applications and prospects of bioplastics and biopolymers: a review. Che-
mistry Letters, 20, 379–395. https://doi. org/10.1007/s10311-021-01334-4.
Okolie, JA, Nanda, S., Dalai, AK, Kozinski, JA (2021) Chemistry and spe-
cialty industrial applications of lignocellulosic biomass. Waste Biomass
Valor, 12, 2145–2169. https://doi. org/10. 1007/s12649-020-01123-0.
Qasim, U., Osman, AI, Al-Muhtaseb, AH, Farrell, C., Al-Abri, M., Ali, M., Vo,
DV. N., Jamil, F., Rooney, DW (2021) Renewable cellulosic nanocom-
posites for food packaging to avoid fossil fuel plastic pollution: a review.
Environmental Chemistry Letters, 19, 613–641. https://doi. org/10. 1007/
s10311-020-01090-x.
Sarıkaya, Y.(2017). Fizikokimya, Gazi Kitabevi, Ankara.
Se�kin, T.(2015). Polimer kimyası, Se�kin, 42, Ankara. ISBN: 978-975-02-3275-
6.
Sepet�i, S.(2022). S�zl� Karar Analizi Y�ntemi Temelinde Salgın Durumlarında
Polimerik Biyomalzeme �reten Firmaların Kalite Performanslarının De-
ğerlendirilmesi [Y�ksek Lisans Tezi] Başkent �niversitesi.
Subajiny, S., Sarathadevi, R., Ashoka, G., Terrence, M., Sudhagar, M.(2020). Anti-
oxidant and antimicrobial applications of biopolymers: A review. Food Re-
search International, 136, https://doi. org/10.1016/j. foodres. 2020.109327.
Tamariz E, Rios-Ram�rez A.(2013). Biodegradation of medical purpose polyme-
ric materials and their impact on biocompatibility. In: Chamy R, Rosenk-
ranz F,(Eds). Biodegradation: Life of Science. 1st ed. Rijeka: Intech, 1-29.
Taşdemir, M.(2016). Polimer Karışımları ve Uygulamaları, Se�kin Yayıncılık,
Ankara.
Udayakumar, GP, Muthusamy, S., Selvaganesh, B., Sivarajasekar, N., Ramba-
bu, K., Banat, F., Sivamani, S., Sivakumar, N., Hosseini-Bandegharaei, A.,
Show, PL (2021) Biopolymers and composites: Properties, characteriza-
tion and their applications in food, medical and pharmaceutical industries.
Journal of Environmental Chemical Engineering, 9. 105322. https://doi.
org/10.1016/j. jece. 2021.105322.
Page 151
. 145
Fen Bilimleri ve Matematikte Araştırma ve Değerlendirmeler-Aralık 2023
Uyar, T.(2001). Organik Kimya, 1. Baskı, Ankara.
Van de Velde K, Kiekens P.(2002). Biopolymers: overview of several properties
and consequences on their applications. Polymer Testing, 21, 433-442. htt-
ps://doi. org/10.1016/S0142-9418 (01) 00107-6.
Wendels, S., Averous, L.(2021). Biobased polyurethanes for biomedical app-
lications. Bioactive Materials, 6 (4) 1083-1106. https://doi. org/10.1016/j.
bioactmat. 2020.10. 002.
Yaradoddi, JS, Banapurmath, NR, Ganachari, SV, Soudagar, MEM, Mu-
barak, NM, Hallad, S., Hugar, S., Fayaz, H.(2020). Biodegradable car-
boxymethyl cellulose based material for sustainable packaging application.
Scientific Reports, 10, 21960. https://doi. org/10. 1038/s41598-020-
78912-z.
Page 152
146. Yasemin YILDIZ